Hastalık ve Şifa
Nedir?
Bir ruh olarak, çok
uzun yıllar boyunca bir bedenden diğerine, bir hayattan diğerine yolculuk
ettik. O hayatlar boyunca, facialarla sonuçlanan deneyimlere tepki olarak
yarattığımız, öfke, nefret, üzüntü gibi duygular, karanlık enerjiler olarak
auramıza ve fiziksel bedenimize dahil oldular (yapistilar). Bin yılların
ağırlığını üstümüzde taşıdık dersek
yalan olmaz.
(Image address ((Thank you)): http://mindblog.dericbownds.net/2008/01/permanent-reincarnation.html )
O ağırlık, ruh
bedenimizdeki 88 bini aşkın, değişik işlevleri olan enerji merkezlerinin
(çakraların) kimilerini bozdu, kapattı. O çakralardan en önemli olan,
hayatımızı şekillendiren 7 tanesine bakarsak:
Tepe çakrasına (7. çakraya
) yapışmış enerjiler kişinin yüksek benliğiyle, evrenle ve tüm varoluşla bağını
daraltabilir; koca evrende yapayalnız ve desteksizim hissini yaratabilir.
Üçüncü göz’e (6. çakraya)
yapışmış enerjiler kişinin rehber ruhlarıyla iletişimini kopartabilir. Kişinin
6.inci hissi körelerek derinlere saklanır. Kişi
her duruma sol beyni ile , lojik olarak bakar.
Boğaz çakrasına (5. çakraya)
yapışmış öfke, korku ve üzüntü enerjileri, kişiyi kendini ifade edemez,
doğrularını savunamaz hale getirebilir ve kişi gerçek sesini unutur…
Kalp çakrasına (4. çakraya)
yapışmış üzüntü enerjisi, kişinin öz sevgisini ve tüm varoluşa olan sevgisini
perdeleyerek kişiyi sevgisizlik ilizyonuna düşürür; ki o, ilizyonların en
büyüğüdür…
Solar plexus’a (3.
çakraya) yapışan kibir veya korku enerjileri, aşırı egoist ya da öz güvenini tamamen
yitirmiş bir kişilik yaratablir.
Sakral çakraya (2.
cakraya) yapışmis enerjiler, duygularını bastıran, depresif ve öfkeli bir
kişilik geliştirip, sanatsal yaratıcılığı bloke edebilir.
Kök çakrasına
(1.çakraya) yapışan enerjiler ayakları yere basmayan, alkol ve uyuşturucu ile
uçmayı seçen, sağlığına ve bedenine değer vermeyen, doğadan kopmuş bir kişilik
yaratabilir.
Image address ((Thank you))http://www.chakrahub.com/7-chakras
Özetle, yüksek
benliğimle bağım körelmişse, 6. hissimi yitirmişsem, gerçek sesimi yitirmişsem,
öz sevgimi ve tümlüğe olan sevgimi yitirmişsem, öz güvenimi yitirmişsem,
duygularımı yaşama hakkımı yitirmişsem, toprakla bağımı yitirmişsem
hastalanmak kadar doğru bir şey olamaz.
Ruh hastaysa, beden de hasta olur, akıl da,
duygular da... Hastalıklar bize ruhumuzdaki temizlenmesi gereken enerjileri
temizlememiz için imkan verir. Atlatılmış bir kalp krizi, kişinin kalp
çakrasından ağır bir üzüntü enerjisini serbest bırakablir. Kaybedilen bir ciğer
yahut kol, ağır bir enerjiyi ruh bedeninden serbest birakabilir. Önemsemediğimiz
kış nezlesi, bir sivilce ve ya nasır bile ruhun temizliği içindir.
Ama hiç bir şeyi kabul edemediğimiz gibi hastalığı da kabul edemeyiz ve kimyasal ilaçlarla onu bastırmaya
çalışırız; kimi zaman başarırız hastalığı bastırmayı. Ruh bedeninden (auradan)
serbest kalamayan ağır enerji, er geç kendisine
çıkacak yeni bir delik, yeni bir hastalık bulacaktır. Patlatılan sivilce başka
bir yerde yeniden doğacaktır; ta ki neden olan enerji bedenden atılana dek, ta
ki o enerjiyi en başta doğurmuş olan hayat deneyimi ruh katında kabul görene dek.
Ruh, geçmiş hayat
deneyimlerini, ancak bardağı taşıran son bir damladan sonra kabul etmeye başlar.
Şifa budur. Ruh,
üzüntü bardağı dolduğunda üzgün olduğunu farkeder. Öfke bardağı dolduğunda
öfkeli olduğunu, korku bardağı dolduğunda korktuğunu farkeder. Bardağı taşıran
son damla deneyim, şifa sürecinin de başlangıcıdır.
Bu çeşit şifalanma
doğal şifalanmadır. Yani ekstra bir gayret sarfetmeden, çok uzun bir süre
sonunda, yaşanılan hayat deneyimleri vasıtası ile kişisel farkındalığa varmak
yoluyla gerçekleşir. Ruhun hiç acelesi olmayabilir. Şifalanma bu hayat esnasında
olmaz ise bir sonrakinde olacaktır…
Ama bazı ruhlar vardır
ki, onların hayat planında şifalanma dar bir sürece girmiştir. İçine enkarne
olmaya planlandığı gezegen ve tüm yaşayanları ilahi bir plan ile yükseliştedir.(3.
boyuttan daha yüksek boyutlara doğru geçiş). Kendisi için de yükseliş
planlanmıştır ancak doğal yöntemle arınmaya yetmeyecek kadar az zaman kalmıştır.
İşte o kişiler çevrelerindeki insanları yaşadıkları hızlı değişimle şoke ederler.
Daha önce ilgi alanları kozmetik ve alışveriş olan kişinin birdenbire (ki bir
ilham ile) meditasyon, yoga, şifa en önemli konuları haline gelir. Fiziksel ve
ruhani eklerden hızla arınabilirler. Mesela aniden vejeteryan olmak, aniden
sigarayı bırakmak, aniden hayatını hapse çeviren eşden ayrılmak gibi… Delirdiğini
düşünenler bile olacaktır. O ruhların acelesi vardır… :)
Kişisel ve ya gurup şifa
seanslarımıza katılan çoğu kişide o coşkuyu, heyecanı ve aceleyi sezmekteyim.
Onları çok iyi anlıyorum, çünkü ben de aynı yoldan geçtim. 3 yıl önceki bana
dönüp baktığımda ışık yılı uzakta bir gezegene bakmış gibi hissediyorum.
Acele hissini
anlıyorum ve o ruhları dinginliğe davet ediyorum. Çünkü şifa dinginlikde
bulunur. Bir seans ile bütün negatif enerjilerinizi temizleyemeyiz, bütün hayat
problemlerinize çözüm getiremeyiz. Ve siz de bir meditasyon ile hepsini birden
bitiremezsiniz (kaderinizde Budha olmak yok ise)...
Şifa seansımıza
katıldıysanız hızlı bir değişim sürecine girdiğinizi rahatlıkla söyleyebilirim.
Türkiye’de geçen
çocukluk ve gençlik yıllarımda televizyon programlarında, “sakallı dedelerin,
üfleyeceğim bir şeyin kalmayacak” derken, yahut bayan müşterisinin yanacığından
öpmeye çalışırken çekilmiş gizli kamera görüntülerini izleyip, şifacılığa ve
şamanlığa karşı kuvvetli ön yargılar geliştirmiştim.
Sakalımı kessem mi acaba? :D
O ön yargıları aşmak,
ruhumun yeteneklerini kabul
etmek ve kimin ne düşüneceğini hesab etmeden işimi yapmak kolay olmadı ama çok
güzel oldu.
İçinde bulunduğumuz bu
yeni çağda şamanlar, ışık işçileri, şifacılar tabu olmaktan çıkmalıdır ve
çıkmaktadır.
Türkiye’de bu konu
hakkındaki tabunun yıkılması ve imajin düzelmesine emeği dokunan sevgili Nilgün ablamın (Ayşe
Nilgün Arıt’ın) “Shamanın Kozmik
Dünyası” adlı kitabını da yeri gelmişken tavsiye etmek isterim.
Hepimiz kendi
kendimizin şifacısı, şamanı olarak geldik bu dünyaya. Evrensel varlıklardık.
İlahi plan gereği karanlığı ve uykuyu, ve büyük unutuşu deneyimledik ve şimdi
yine ilahi plan gereğince uyanıyoruz, aydınlığa çıkıyoruz ve hatırlıyoruz.
Dileğimiz, bize izin
verenlerin içindeki o evrensel varlığı, o şamanı uyandırmak.
Sevgili ve değerli Kardeşim, bu güzel sayfada beni anarak onurlandırdığın için teşekkür ederim...
YanıtlaSil