Şifa Nedir?

Hastalık ve Şifa Nedir?

Bir ruh olarak, çok uzun yıllar boyunca bir bedenden diğerine, bir hayattan diğerine yolculuk ettik. O hayatlar boyunca, facialarla sonuçlanan deneyimlere tepki olarak yarattığımız, öfke, nefret, üzüntü gibi duygular, karanlık enerjiler olarak auramıza ve fiziksel bedenimize dahil oldular (yapistilar). Bin yılların ağırlığını üstümüzde  taşıdık dersek yalan olmaz.


O ağırlık, ruh bedenimizdeki 88 bini aşkın, değişik işlevleri olan enerji merkezlerinin (çakraların) kimilerini bozdu, kapattı. O çakralardan en önemli olan, hayatımızı şekillendiren 7 tanesine bakarsak:


Tepe çakrasına (7. çakraya ) yapışmış enerjiler kişinin yüksek benliğiyle, evrenle ve tüm varoluşla bağını daraltabilir; koca evrende yapayalnız ve desteksizim hissini yaratabilir. 
Üçüncü göz’e (6. çakraya) yapışmış enerjiler kişinin rehber ruhlarıyla iletişimini kopartabilir. Kişinin 6.inci hissi körelerek derinlere saklanır. Kişi her duruma sol beyni ile , lojik olarak bakar. 
Boğaz çakrasına (5. çakraya) yapışmış öfke, korku ve üzüntü enerjileri, kişiyi kendini ifade edemez, doğrularını savunamaz hale getirebilir ve kişi gerçek sesini unutur… 
Kalp çakrasına (4. çakraya) yapışmış üzüntü enerjisi, kişinin öz sevgisini ve tüm varoluşa olan sevgisini perdeleyerek kişiyi sevgisizlik ilizyonuna düşürür; ki o, ilizyonların en büyüğüdür… 
Solar plexus’a (3. çakraya) yapışan kibir veya korku enerjileri, aşırı egoist ya da öz güvenini tamamen yitirmiş bir kişilik yaratablir. 
Sakral çakraya (2. cakraya) yapışmis enerjiler, duygularını bastıran, depresif ve öfkeli bir kişilik geliştirip, sanatsal yaratıcılığı bloke edebilir. 
Kök çakrasına (1.çakraya) yapışan enerjiler ayakları yere basmayan, alkol ve uyuşturucu ile uçmayı seçen, sağlığına ve bedenine değer vermeyen, doğadan kopmuş bir kişilik yaratabilir.
Image address ((Thank you))http://www.chakrahub.com/7-chakras


Özetle, yüksek benliğimle bağım körelmişse, 6. hissimi yitirmişsem, gerçek sesimi yitirmişsem, öz sevgimi ve tümlüğe olan sevgimi yitirmişsem, öz güvenimi yitirmişsem, duygularımı yaşama hakkımı yitirmişsem, toprakla bağımı yitirmişsem hastalanmak kadar doğru bir şey olamaz.

 Ruh hastaysa, beden de hasta olur, akıl da, duygular da... Hastalıklar bize ruhumuzdaki temizlenmesi gereken enerjileri temizlememiz için imkan verir. Atlatılmış bir kalp krizi, kişinin kalp çakrasından ağır bir üzüntü enerjisini serbest bırakablir. Kaybedilen bir ciğer yahut kol, ağır bir enerjiyi ruh bedeninden serbest birakabilir. Önemsemediğimiz kış nezlesi, bir sivilce ve ya nasır bile ruhun temizliği içindir.

Ama hiç bir şeyi kabul edemediğimiz gibi hastalığı da kabul edemeyiz ve kimyasal ilaçlarla onu bastırmaya çalışırız; kimi zaman başarırız hastalığı bastırmayı. Ruh bedeninden (auradan) serbest kalamayan  ağır enerji, er geç kendisine çıkacak yeni bir delik, yeni bir hastalık bulacaktır. Patlatılan sivilce başka bir yerde yeniden doğacaktır; ta ki neden olan enerji bedenden atılana dek, ta ki o enerjiyi en başta doğurmuş olan hayat deneyimi ruh katında kabul görene dek.

Ruh, geçmiş hayat deneyimlerini, ancak bardağı taşıran son bir damladan sonra kabul etmeye başlar. 

Şifa budur. Ruh, üzüntü bardağı dolduğunda üzgün olduğunu farkeder. Öfke bardağı dolduğunda öfkeli olduğunu, korku bardağı dolduğunda korktuğunu farkeder. Bardağı taşıran son damla deneyim, şifa sürecinin de başlangıcıdır.

Bu çeşit şifalanma doğal şifalanmadır. Yani ekstra bir gayret sarfetmeden, çok uzun bir süre sonunda, yaşanılan hayat deneyimleri vasıtası ile kişisel farkındalığa varmak yoluyla gerçekleşir. Ruhun hiç acelesi olmayabilir. Şifalanma bu hayat esnasında olmaz ise bir sonrakinde olacaktır…

Ama bazı ruhlar vardır ki, onların hayat planında şifalanma dar bir sürece girmiştir. İçine enkarne olmaya planlandığı gezegen ve tüm yaşayanları ilahi bir plan ile yükseliştedir.(3. boyuttan daha yüksek boyutlara doğru geçiş). Kendisi için de yükseliş planlanmıştır ancak doğal yöntemle arınmaya yetmeyecek kadar az zaman kalmıştır. İşte o kişiler çevrelerindeki insanları yaşadıkları hızlı değişimle şoke ederler. Daha önce ilgi alanları kozmetik ve alışveriş olan kişinin birdenbire (ki bir ilham ile) meditasyon, yoga, şifa en önemli konuları haline gelir. Fiziksel ve ruhani eklerden hızla arınabilirler. Mesela aniden vejeteryan olmak, aniden sigarayı bırakmak, aniden hayatını hapse çeviren eşden ayrılmak gibi… Delirdiğini düşünenler bile olacaktır. O ruhların acelesi vardır… :)

Kişisel ve ya gurup şifa seanslarımıza katılan çoğu kişide o coşkuyu, heyecanı ve aceleyi sezmekteyim. Onları çok iyi anlıyorum, çünkü ben de aynı yoldan geçtim. 3 yıl önceki bana dönüp baktığımda ışık yılı uzakta bir gezegene bakmış gibi hissediyorum.

Acele hissini anlıyorum ve o ruhları dinginliğe davet ediyorum. Çünkü şifa dinginlikde bulunur. Bir seans ile bütün negatif enerjilerinizi temizleyemeyiz, bütün hayat problemlerinize çözüm getiremeyiz. Ve siz de bir meditasyon ile hepsini birden bitiremezsiniz (kaderinizde Budha olmak yok ise)...

Şifa seansımıza katıldıysanız hızlı bir değişim sürecine girdiğinizi rahatlıkla söyleyebilirim.


Türkiye’de geçen çocukluk ve gençlik yıllarımda televizyon programlarında, “sakallı dedelerin, üfleyeceğim bir şeyin kalmayacak” derken, yahut bayan müşterisinin yanacığından öpmeye çalışırken çekilmiş gizli kamera görüntülerini izleyip, şifacılığa ve şamanlığa karşı kuvvetli ön yargılar geliştirmiştim.

Sakalımı kessem mi acaba? :D

O ön yargıları aşmak, ruhumun yeteneklerini kabul etmek ve kimin ne düşüneceğini hesab etmeden işimi yapmak kolay olmadı ama çok güzel oldu. 

İçinde bulunduğumuz bu yeni çağda şamanlar, ışık işçileri, şifacılar tabu olmaktan çıkmalıdır ve çıkmaktadır.

Türkiye’de bu konu hakkındaki tabunun yıkılması ve imajin düzelmesine  emeği dokunan sevgili Nilgün ablamın (Ayşe Nilgün Arıt’ın)  “Shamanın Kozmik Dünyası” adlı kitabını da yeri gelmişken tavsiye etmek isterim.




Hepimiz kendi kendimizin şifacısı, şamanı olarak geldik bu dünyaya. Evrensel varlıklardık. İlahi plan gereği karanlığı ve uykuyu, ve büyük unutuşu deneyimledik ve şimdi yine ilahi plan gereğince uyanıyoruz, aydınlığa çıkıyoruz ve hatırlıyoruz.

Dileğimiz, bize izin verenlerin içindeki o evrensel varlığı, o şamanı uyandırmak.



Bir Sibirya Shamanı

Native American Shaman




1 yorum:

  1. Sevgili ve değerli Kardeşim, bu güzel sayfada beni anarak onurlandırdığın için teşekkür ederim...

    YanıtlaSil